Sayfalar

10 Temmuz 2013

Mücevher İmparatorluğu.. ADLER !



Kraliyet ailelerinin mücevhercisi olarak tanınan Adler in İstanbul da kurulduğunu biliyormuydunuz ?









Jacques Adler tarafından 1886 yılında İstanbul da kurulan bir markadır. Evet yanlış duymadınız. Şuanda dünyada bir mücevher devi olan Adler  İstanbul da kurulmuştur. İstanbul olmasının sebebi ise bu şehirde doğmuş  olmaları değil. New York a giderken yolu İstanbul a düşen Jacgues Adlerin bu şehirden çok etkilenmiş olmasıdır. İlk satış noktasını Tünel pasajında kurmuşlar. (İlk dükkanlarının kapısında doğru düzgün bir kapıları bile yokmuş. Kapının takılmasını bekleyecek kadar sabredemedikleri için de akşamüstü 16:00'de mücevherleri kasaya yerleştirmek için bankaya koşuyorlarmış. Nerden nereye :)) Daha sonra 2. mağazalarını Beyoğlun da açmışlar. Marka, Jacgues Adlerin oğlu olan Edouard Adler e devredilmiş ve 1955 yılında üçüncü mağazalarını şehrin en lüks oteli olan Hilton da açmışlar. Adler ailesi yaklaşık olarak 100 yıl İstanbul da yaşamış.

Dünyaya açılmaları ise Edouard Adler in çocukları tarafından gerçekleştirilmiş. Franklin ve Carlo Adler. 1972 yılında İstanbul dan ayrılan marka Cenevre ye mağaza açarak taşınmış ve bugün Londra, Abu Dabi, Tokyo, Hong Kong gibi dünyanın bir çok şehrinde mağazaları var. Dört kuşak devam eden Adler imparatorluğu  Cartier, Tiffany gibi markalarla birlikte anılmakta. Ayrıca Avrupa ve Ortadoğudaki kraliyet ailelerinin mücevhercisi olarakta bilinmekde.




İlk kurulduğu yıllarda ağır parçalar üreten marka dünya platformuna çıktıktan sonra daha minimal, estetik  ve  feminen  parçalar üretmeye başlamıştır. Sanırım ilk ağır parçalar üretilmesinin sebeplerinden biride İstanbul da bu işi yapıyor olmalarıdır. Biliyoruz ki o dönemlerde heleki İstanbul da  mücevherlerde farklı teknikler kullanılırdı ve gösterişli parçalar üretilirdi. Orada esinlenilebilecek büyük bir hazine var. Mimariler,  İstanbul’un tarihi, Osmanlı mücevherleri  vs. vs.. Adler de bunun etkisi altında kalmış olabilir.




Şuanda markayı Allen Adler yönetiyor. Mücevher sektöründe  kuşaktan kuşağa sürdürülen ve dünyada ün yapmış mücevher markalarının sayısı az. Adler ailesi bunu en iyi şekilde başarmış. Bu işin içinde olan biri olarak markayı 3 başlıkta değerlendirebilirim. Ürünlerinde kullandıkları taşlar, kullandıkları farklı malzemeler ve diğeride markanın yapmış olduğu reklamlar.

  • Taşlar göz alıcı! Kaliteyi hemen farkedebiliyorsunuz. Farklı renklerdeki taşların birlikte kullanıldığı parçalardaki uyum muhteşem.
  • Kullandıkları malzemeler ise farklı! Karbon, ahşap, titanyum ve ipek gibi malzemeler kullanıyorlar. Ayrıca doğa formlarıda dikkat çekiyor.
  • Reklamları  ve görselleri ise devasa paralar harcanmadan yapılmış belli fakat çok orijinal reklamlar. Bence en iyi mücevher reklamları  Adlere ait. 




































Franklin Adlerin'in kaleminden.. (Harper's Bazaar)


Mücevher sonsuzluğun,  gücün ve rüyaların sembolüdür. Büyüleyicidir. Estetiğin ötesinde pek çok şeyi sembolize eder. Dönemlere, farklı kültürlere ve farklı inançlara göre insanın dünyaya bakış açısını anlatır. Dünya tarihinin henüz başlarında bile, insan kendisini süslemek amacıyla deniz kabuklarını, tohumları ve taşları toplamış. Koruyucu ve iyileştirici tılsımlar sosyal statülerin delili olmuşlar. Eski zamanlarda mücevherler daha ziyade erkekler tarafından kullanılıyordu; babadan oğula kalan bu servetler erkeklik ve güç sembolüydü. Bazı mücevherler yalnız dini törenlerde ya da gizli bir cemiyete kabul edilme seremonilerinde takılırdı hatta bugün bile bu gelenekler devam ediyor. Böylece taşlar geleneklere, tabiatla olan ilişikilerine göre hatırlanır oldular.
Mesajı olan takılar vardır: Bir geleneği, mevkiyi, dine bağlılığı anlatan sembollerdir. Kişinin mensubu olduğu dini ya da grubu sembolize edebilir. Bir klanın şifreli sembolü olabilir, bir fikri, bir tasviri ifade etme şekli olabilir, bir harfle mensubu olduğu aileyi anlatır. Zaman içerisinde taşların kullanım yelpazesi ustalıkla genişletildi: Saç taraklarından, kemer tokalarına, 'piercing'lere kadar uzandı.
Mücevher tarihi gelişimini asla bitirmemiş sembollerle dolu olsa da süslenme, estetik, güzellik kavramlarını hiç yitirmemiştir. Yaratıcılığın sonsuzluğunda farklı materyelleri, renkleri ve formları bir araya getiren artistik bir ifade biçimi haline gelmiştir.
Değerli taşların göz kamaştıran ışıltısı, iyilik getiren efsanevi taşların cazibesi büyüler. 'Özel' mücevherlerin tasarımı büyük bir tutku ve aşk ile yapılır çünkü bu şekilde yaratılan mücevherler diğerlerinden ayrılır. Onların enerjisini hissedersiniz. Sonuçta mücevhercilik bir bilgi birikiminin sonucudur. Taşın değeri değildir ona ruh katan; tasarımının orijinalliği anlattığı hikayedir onu yaşatacak olan.
Elbette mücevherlerin bir de hatırası vardır. Kişiye göre taşıdığı anlam farklılaşır, kişiselleşir. Kimisinin mahrem bir hikayesi vardır, bunus adece onu takan bilir ve sadece bu bilgi onu paha biçilmez kılabilir. Nitekim alyanslar ve tek taşlar sonsuz evliliğin sembolü olmuşlardır. Öte yandan, mücevherler her zaman bir yatırım, ticaret ve takas aracı olarak kullanılmıştır. Bütün bunlar mücevhere maddi, manevi pek çok anlam kazandırmıştır. Her ne kadar süs unsuru olsa da mücevher taşıyanın kişiliğini anlatır, sosyal bir ayna görevi görür, sanatsal yaratıcılığın değişiminin deşifre edilmesine yardımcı olur. Dünyanın ve insanlık tarihinin, bir başka deyişle yaşamın şahitleridir.


















Sunumun güzelliğine bakarmısınız? Harika.. Adler Farkı.!

Şunuda söylemeden geçemeyeceğim. Mücevherlerin güzelliği ve kalitesi kadar sunum ve reklamların güzelliğide en az mücevherler kadar önemlidir. Keşke Türk markalarıda bunu başarabilse ve sıradanlığın dışına çıkabilseler.